10 Haziran 2014 Salı

Kurdistan'dan Bir Doktor Hikayesi...


Deplasmanda yaşayan Kürt çocuklarının sürekli düştüğü trajikomik bi durum var.

Durum komik çünkü “Türk arkadaşlarımız” meseleye dair o kadar saçma sapan yaklaşımlar gösteriyorlar ki gülmemek elde değil.

Ağır basan yön ise trajiklik..

Bi kere kitlenin büyük kısmı memlekette olan bitenden bihaber.

Kendimizin, komşumuzun ya da akrabamızın hikayesini anlattığımızda da ortak tepkiler “ hadi canım, gerçek mi bu, sen çok film izliyorsun” falan oluyor.

Gerçekliğine inandıramıyorsun kimseyi.

Meseleden sözüm ona haberdar olanlar da “Anadolu’dan Görünüm” programında öğrendiklerinden başka hiçbir şey bilmeyenler.

Klasik argümanlarla cevap verip akıllarınca veriyorlar

“ Ee biz oraya öğretmen,doktor gönderiyoruz siz vurup öldürüyonuz” da fix cümlelerinden biridir. Peşin ve kesin hükümler içeren bu sözü nerdeyse herkes kullanıyor.

Tamam o zaman ben de size bi doktor hikayesi anlatayım..

Mardinli gencin biri 70'li yılların her türlü maddi ve teknik imkansızlıklarına rağmen tıp fakültesine girer.
Yine bin bir türlü zorlukla doktor olur. Uzmanlığını alır.

Artık kendi memleketime hizmet edeyim diye memleketine tayinini ister. Silvan devlet hastanesine atanır. Başhekim olur.

Bir gün Silvan Emniyet Müdürü ona telefon açar.

 Özel bir polis biriminden bir kişiyi hastanede barındırmasını söyler. Doktor kabul etmez. Müdür “gününü göstermekle” tehdit ettikten sonra telefonu kapatır.

Bu olaydan bi kaç ay sonra 10 Haziran 1992’de, kurban bayramının arife akşamında saat 21 sularında evine dönerken evinin karşısındaki kahveden 3 adam koşarak çıkar.

İkisi sokak lambalarına ateş ,ederken diğeri eşinin gözünün önünde doktoru boğazından vurur. Doktor oracıkta hayatını kaybeder.
Katiller beyaz bir torosa binip kaçar.
.
Güvenlik (!) güçleri 5 dk sonra olay yerindedir. Kaçtıkları yön, geldikleri yer tarif edilmiş olmasına rağmen hiç bişey yapmazlar.

Doktorun otopsisini yapmak yakın arkadaşlarından Dr. Zeki Tanrıkulu’na düşer. Dr.Tanrıkulu da onla aynı akıbeti yaşar maalesef. 1 yıl sonra o da aynı güçler tarafından katledilir.

Jitemin azılı katillerinden Abdülkadir Aygan iki cinayetin de jitem tarafından işlendiğini yıllar sonra itiraf eder.
Türkiye ‘de açılan davalarda katillerin izine dahi rastlanmaz.

Olmayan hukuktan bir şey çıkmayacağı aşikardır. Dava AİHM’e taşınır.
AİHM Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum eder.

Verdikleri karar Kürd'ün kimsesizliğin altının koyu şekilde çizilmesi gibidir adeta. Türkiye bir cana karşılık 21 bin Euro ceza ödeyecektir çünkü.

Kısaca ölen öldüğü ile kalır. Katiller elini kolunu sallayıp aramızda dolaşmaya devam eder.

Bugün 22. Ölüm yıl dönümü olan Doktor Mehmet Emin Ayhan Türk devleti tarafından katledildiğinde 38 yaşındaydı..


Dayımdı…



Not: Bu yazıyı 4-5 sene önce sözlüklerden birinde entry olarak yazmıştım. sonra derleyip toparlayıp yazı yazdığım 1-2 sitede yayınladım. o sitelere şu an ulaşılamadığından kendi blogumda da bulusun istedim. . 

31 Mart 2014 Pazartesi

TATAVA YAPMADAN

Hiç tatava yapmayacağım...

"Sırrı Süreyya Önder oyları bölmesin" diyenlere cevaben bir tablo hazırladım. İsteyen herkes geçmiş seçimlerle karşılaştırabilir..

Tabloya bakacak olursak Kürtlerin destekledikleri parti ya da bağımsız adayların oylarını küçük de olsa bir artış seyrinde olduğunu görüyoruz.

 Yani 2014 seçimlerde yine tabanının alacağı oyu  almış. (2011 seçimlerindeki oyu sabit sayarsak bile  sadece 60 bin oy artışı var. Buna ilk kez oy kullananları falan da eklemek lazım)

Buraya kadar tamamdır herhalde.

Kısaca "oylar bölünmesin" muhabbetinin tamamen yalan olduğu ayan beyan ortada. Ne bir birlik ne de bölünme varmış..


















"SSÖ seçime girmeseydi o 400 bin oy Sarıgül'e giderdi" diyen hayalperest varsa bişey diyemem artık. Öyle düşünüyorsa kürtleri zerre bilmiyordur.

 Akıllarda bir soru işareti kalmasın.

AKP ile CHP arasındaki fark 677 bin civarında.

Başka da bişey demiyorum.





28 Ağustos 2013 Çarşamba

Vana çi anîn serê me…



1.Olay
Göçüyoruz.

Her şey tamam… Büyükşehirde ev tutuldu, eşyalar kamyona yüklenip yanına biri verilip gönderildi..

Neredeyse hepsi akraba olan tüm köylü köy meydanın toplanmış, bizi uğurlamak için bekliyorlar…

Minibüse “arabaya binmenin heyecanıyla” ilk binen ben oluyorum, nihayetinde o güne kadar kaç kez arabaya binmişimdir ki? 10 u geçmez herhalde.

24 Nisan 2013 Çarşamba

meyroka bavfille..







Kürtlerin günlük hayatında Bafille/Bavfilleh diye bi kavram vardır..

Kelimeyi mota mot çevirirsek Babası/atası Gayri Müslim olan demek.

15 Nisan 2013 Pazartesi

mêvan...





Ezê vê bûyerê pêşi bi kurdî binivîsim. Paşre jî ezê Tirkiya wê binivîsim.

Bu olayı önce kurdi yazacam. Sonra da Türkçesini yazacam.

7 Şubat 2013 Perşembe

zinciriye medresesi



İnsanın kendi memleketinde "turist" olarak dolaşması tuhaf. 

Bilmediklerini,görmediklerini fark edince de ayıp aynı zamanda. 

Mardinli olarak bu ayıbı hisseden turistlerdenim ben de, maalesef. bu ayıbı gidermek için her gittiğimde tüm kentin belli kısımlarını yaya olarak dolaşırım. 

bu sefer gezdiğim yerlerden biri zinciriye medresesi oldu.. 

2 Ocak 2013 Çarşamba

miheme abê??




Bu postu Hasan Cemal ya da Cengiz Çandar stayla “Diyarbakır’a inerken aklımdan geçenlerle” başlayıp en son garsonun muhabbetine bağlayıp ordan da bi sürü çıkarımlar yaparak bitirebilirim.

Lakin yapmayacam..

17 Aralık 2012 Pazartesi

Kürd'ün şeb-i arusu


17 Aralık ve Şeb-i Arus’un tasavvuf dışında Kürt için başka bir anlamı daha var.

49’lar davası..

Bu davanın tutukluluklarından Musa Anter kendine has uslubuyla toplu tutuklamaların başladığı 17 aralık gününün kendileri için bir nevi Şeb-i Arus olduğunu anlatır…

Bu dava sürecinde yaşananlar Devletin kürde bakışının ne olduğunu, bunu teoriden pratiğe taşıma işidir aslında.

Hem davadan önce hem de sonra bu pratiği Kürtler üzerinde uygulamaktan hiç çekinmemişlerdir.

Bilmeyenler için bu süreç kısaca şöyle işlemiştir:

5 Aralık 2012 Çarşamba

Kürtçe Islık..





Apê Musa’nın uğruna dayak yediğin Kürtçe ıslık hikayesi çok meşhurdur. Kime sorsan herkes o hikayeyi anlatır. Ben başka bi Kürtçe ıslık hikayesini onun Çinara min kitabından alıp çevirdim.

30 Ekim 2012 Salı

şerefsizliğin bu kadarı...

şerefsizliğin de bu kadarı.

din tacirleri gemiyi azıya almışlar. dini imanı bi kenara bırakıp çiğ ırkçılıklarıyla saldırıyorlar, iftira atıyorlar. bundan çekinmiyor,utanmıyor sıkılmıyorlar. 

yeni akit, vakit, habervaktim ya da her ne kuzê kerê ise bi lağım çukuru biliyorsunuz. 

hedef gösterme, yalan dolan yazma onlar için vakayı adiye. bu defa da öyle bişey yapmışlar. 

temmuzun ortasında ahmet türk'ün mardin'deki evinde çekilmiş bir fotoğrafı sanki dün çekilmiş gibi vermişler. 

başbakanları da bunu gerçek sanıp bdp'ye saydırmış da saydırmış. 

bu haberi yapanlar, konuşanlar bu şerefsizlikliklerinin farkındalar. çok sağlam bir damara oynuyorlar.kürtler meselenin ne olduğunun bilincinde. bu fotoyu ve hikayesini falan biliyorlar. 

onların istediği kürt nefretini, ellerinden gelen her türlü adiliği yapmış olmalarına rağmen baş edemedikleri legal siyasi rakiplerine olan nefreti körüklemek. 

bdp seçmenine bir etkisi olmayacak orası kesin ama durumdan vazife çıkarıp bdp'ye fiziki saldırıda bulunmak için salyalar akıtan guruhun iştahını kabartan şeyler bunlar. 

allah belanızı versin. 


fotoğrafın ilk yayınladıktan sonraki hali de  şurda. twitte de yazmıştım.  18 temmuz 2012'de hem de .



21 Ekim 2012 Pazar

milliyetçilerin yazım kuralları ile imtihanı..

Yazım yanlışı yapmak normal bişey..

Hepimiz bi yerlere bişey yazarken yapabiliriz bunu.

Anadilimizde yazarken de yapabiliriz. Biz Kurdî yazarken de yaparız. ki bizim için daha normaldir bu durum. bu konuda bi eğitim almamışız, öğretim yok vs.

Velhasıl, herkes her dilde yapabilir.

Konumuz bu değil. konumuz Türk milliyetçilerinin karakteristik bi özelliği..

Doğru dürüst Türkçe yazamamaları!

Ağızlarını açıp salya akıtmaya başladıklarında Türk, Türkçe derler de başka bişey demezler ama dillerinden yazım kurallarından bihaberler.

Açın herhangi bi sitelerini bu dediklerimi görürsünüz mutlaka.

Hadi diyelim nettekiler yeterince özen göstermiyor. Ya dışarıdaki işleri?

Şu fotoğrafı geçen gün Mecidiyeköy'de çektim. O civarda bu pankartlardan 2-3 tane daha vardı.

Türk milliyetçisi en büyük düşmanı olan de-da ekinin yazım kurallarına yenik düşmüş yine...


Bu delikanlılar(!) Kerkük ya da Musul'da ne yapacak bilemiyorum ama görünüşe göre çok iddialılar. Kesin gidecekler. Başkanları Kerkük'e vize alamamıştı ona mı atıfta bulunuyorlar yoksa orda daha düzgün Türkçe öğretiliyor gidip Türkçe'mizi geliştirelim mi diyorlar anlayamadım.

Kendilerine diyecek tek bi laf var aslında: lan daha de-da'yı doğru yazamıyon nereye gidiyon?? Yavaş git de saçın başın dağılmasın!!

28 Eylül 2012 Cuma

mağdurum ben hakim bey...

Bu aralar Tayyip'in yağ değiştirme zamanı sanırım. O kilometreye gelmiş.

Hangi kanalı açsak; Başbakan Tayyip Erdoğan ve karşısına dizdiği çoğunluğu yağdanlık gazetecileri görüyoruz.

Dünyaca ünlü araba yağı markaları bu programlara sponsor olsa gram sırıtmaz.

20 Eylül 2012 Perşembe

kayık...

eline fotoğraf makinesi alan herkesin yaptığı ortak bi şey var. sümüklü çocuk,yaşlı adam/kadın ve kayık fotosu çekmek...

bu üçlü herkeste fix..


bu furyadan eksik kalmayayım dedim ben de indim haliç kenarına kayık fotoğrafı çektim 


                                                 büyütmek için fotoğrafın üstüne tıklayın

APÊ MÛSA

Geçen sene Apê Mûsa'nın katledildiği günün yıldönümde aşağıda linki olan yazı yazmış ve "Katledilişinin 19.yılında Apê Mûsa’yı bir kez daha rahmetle anarken, önümüzdeki seneye kadar ayıplara yenilerinin eklenmemesini diliyoruz. Ayıplar giderilmeyecek o artık bariz bir şekilde belli bari yenileri eklenmesin." şeklinde bitirmişim.. 

geçen 1 sene içinde bu isteğimin ne kadar safça kaldığının farkındayım. devlet olanca hızıyla gençleri katletmeye devam ediyor, katillerini koruyor, tahliye ediyor.. 


92'den bu yana adım atmadık diyorlar özetle.. 


yazının linki burdadır: 


http://birakurda.blogspot.com/2011/09/ape-musa.html

19 Eylül 2012 Çarşamba

ne oldu??

son zamanlarda en çok duyduğum soru "ne oldu??" sorusu..

sanaldan tanıdıklarımı geçtim, sosyal hayatta çevremde olan arkadaşlarım,iş arkadaşlarım, ailem falan herkes nerdeyse aynı soruyu soruyorlar..

sorunun sebebi internet için aldığım karar.

her yerde her dakika bi yerlere bişeyler yazan biri olmaktan, artık nete bile girmeyen biri olmam dikkatlerini çekmiş.

 ne yaptım;

özetle; tüm sosyal medya ve internet hesaplarımı kapattım. sözlüklerdekileri de  dondurdum. telefondaki tüm sohbet,anlık mesajlaşma,internet eklentileri ve programlarını sildim.

17 Eylül 2012 Pazartesi

panoramik fotoğraf

Panoramik fotoğraf çekmek, eğlenceli bi iş. 

Bi kere "fotoğrafla uğraşma" hissini tadıyorsun bu işle. uğraşmak dediğim şey; bu türün gerektirdiği şeyler tabi.. 

Makineyi doğru koymak, doğru çekmek, birleştirmek için program kullanmayı bilmek gibi şeyleri öğrenmek ve sonrasında ortaya çıkan şeye bakmak, insanı iyi hissettiriyor "uğraştığıma değmiş" dedirtiyor.

Amatörler için güzel ve aslında biraz da amaçlanan şey bu. Yani bu işten para kazanmıyorsun, sırf zevk için yapıyorsun, sonunda da o zevki tadıyorsun.. çalışmanın amacına ulaştığının göstergesi aslında.

Neyse uzatmadan kendi panoramik foto denemelerime geçeyim.. 

12 Eylül 2012 Çarşamba

xalê hesen

blog güncellemek çok zor iş. çekenin bileceği bi dert bu. ben de bu sıkıntıyı çekiyorum. çoğu zaman aklıma gelen, "aa ulan bunu bloga yazayım" dediğim şeyleri koşuşturmaca arasında unutuyorum ya da yazmaya vakit bulamıyorum vs. hasılı zor.

blogu güncel tutmam lazım gibi bi hissim var ve onu bastırmak için tamamen amatörce çektiğim fotoları burda yayınlama kararı aldım. her yayınladığım fotonun altına bi kaç cümlelik notlar yazmayı düşünüyorum. bazen nasıl çektiğimi ya da çektikten sonra nasıl işlediğimi de yazmayı düşünüyorum. bunu iki sebeple yapıyorum. birincisi bu işleri merak eden benim gibi hiç bişey bilmeyenlere "ben de yapabilirim" gazı vermek, ikincisi okuyanlar arasında bu işleri benden daha iyi bilenlerin tavsiyelerini almak belki bize biraz yardımcı olurlar.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kürd'ün govend aşkı..

bu yazıyı kürt 2.0 e-derginde bi konunun parçası olarak yazmıştım sonra fark ettim ki tek başına da yayınlabilir bu. bağımsızlığını ilan ettim hemen. adına henüz kuzey ibaresi yerleştirmedim onu türk medyasına bırakıyorumm ..

20 Temmuz 2012 Cuma

Qehwa Bifitara...



Malum oruç başladı…

Kuzey yarım kürede yaz mevsimine denk gelen oruç tutan herkes için çok zor ibadet gerçekten.

Kürtler için Ramazan ayı ayrı bir zor tabi..

İklimden ötürü tutan için zor iken, psikolojik baskılardan ötürü tutmayanlar için zor.

Hadi çemberi biraz daha daraltalım küçük yerleşim yerlerinde daha da zor.

Örneğin Nusaybin…

26 Mayıs 2012 Cumartesi

kız kaçırma




Mardin’de bizim köye komşu bi köy var. İsmi Kuferdel.

Bu köyün ilginç bi de özelliği var, o köyde nerdeyse hiç düğün yapılmıyor.

Düğün yapılmamasının bi da sebebi var elbette; bu köyde nerdeyse herkes “kız kaçırma” yöntemi ile evleniyor.10 çiften 1 ancak "normal" şekilde evleniyor.

6 Mayıs 2012 Pazar

teq-req...


Teyip yine bozulmuş..

Tek tek, teq-req diye sesler çıkarıyormuş...

Bu konuda bişeyler yazmak icap eder ama, malum tembellik, vakitsizlik falan derken yazamıyor insan.

9 Nisan 2012 Pazartesi

rext û keleşa min bîne!!!




90 ların başı..

Devletin Kürtlere kan kusturduğu, kontraların, askerin her gün köyleri ateşe verdiği,köylüye işkence ettiği zamanlar..

Mardin Midyat civarında bi dağ köyünde geçmektedir olay…

Pkk halka “siz de silahlanın, kendinizi koruyun” çağrısı yapmıştır.

19 Mart 2012 Pazartesi

anarşik misiniz siz?


Birazdan yazacaklarım tahmin ediyorum hepinizin başına gelmiştir.

Tanımadığınız insanlarla muhabbet ederken olur genelde bu..

Hayatımızın hepsi toplam 4 konu etrafında döndüğünden sözü mutlaka dönüp dolaşıp geleceği bi yer vardır: 
Kürt sorunu.

Karşınızdaki toplumda hakim olan havayla ve herkesin kendileri gibi düşünmek zorunda olduğunu varsayarak ağzına ne gelirse Kürtlere saydırmaya başlar.

Ê ama ben de Kürdüm dediğinizde o klasik “ olsun sen iyi bi insansın üstelik hiç kürde benzemiyorsun” tepkisini alırsınız.

Bu gözler ve kulaklar kürde benzemiyorsun lafına  “ ayh çok teşekkür ederim” diyen şuursuz bünyeler görüp duymuşken,bu mal muhabbetler şaşmıyor artık.

Neyse Yüksel Aksu entelköy efeköy e karşı filminde bu mallığın bi de ege versiyonunu çekmiş. Çıkar anarşik kelimesini yerine koy kürt kelimesini muhabbet hep aynı.. 


17 Mart 2012 Cumartesi

MAĞDUR POLİS VOL 2


ilk mağdur polis hikayemiz çok beğenilince devamını çevirdik. 

bu ikinci hikayeyi olayın kahramanın ağzından dinleyeceksiniz. polisi mağdur(!) eden kahramanın ağzından. 

olayı tüm içtenliği ile anlatan arkaaşa teşekkürü bir borç bilip hikayeye davet ederiz

16 Mart 2012 Cuma

halepçe





Fetullahçılar Çanakkale’nin önemini vurgularken sürekli bir olay anlatırlar.

Turgut Özal eğitim sistemini incelemesi için Japonya’dan uzman pedagoglar çağırtır.

Adamlar gelirler çalışmalarını yapıp sonuçlarını sunmak için Özal ve bürokratları ın huzuruna çıkarlar.

12 Mart 2012 Pazartesi

İZMİR..




Kordon, kız, hava, demokrasi kılıflarıyla bezeli faşist bi memleket aslında..

Burda herkes demokrat, herkes Avrupalı ama lafta…

Rahat ve çağdaş olmayı parkta bira içebilme özgürlüğüne endekslemiş gençleri var.

12 Şubat 2012 Pazar

yerim gızz!!





Haberlerde Kılıçdaroğlu’na yanlışlıkla “çiller tutuklandı notu” iletildiğinde bizim evde kahkahalar koptu, geçende.

Hayır, bu hükümetin kendine örnek seçtiği; bi dönemin tüm kanlı eylemlerini hem maddi manevi destekleyen, katilleri koruyan bi kişiye dokunulmayacağına kesin kanaat getirmiş olmamız ya da “kılıçdaroğlu’nun aklına” gülmedik.

Mesele başka.

30 Ocak 2012 Pazartesi

MAĞDUR (!) POLİS



Günün gülümseten haberi Amed’den…

Sur ilçesinde sivil halde gezen kadın polis kapkaça uğramış.

Kadın sivil polis miymiş, yoksa izin gününde sivil halde miymiş anlayamadık.

Gerçi üstüne trafik polisi yeleği giyen sivil polislerin kavşaktaki trafiği idare ettiği 
ortamda gereksiz bi ayrıntı gibi geldi bu

Bunun neresi komik diyeceksiniz?

26 Ocak 2012 Perşembe

HAMİLE ADAM




Oya Eronat adlı tescilli hırsız vekil yine konuşmuş.

Kendisinin utanma hissi olmadığından bu kadar sık konuşup saçmalaması, artık vakayı adiye.

Bunlar değinmeye anlatmaya gerek yok.

Bugün Diyarbakırlı dayımın anlattığı bir Diyarbekir meselini anlatmak isterim ben.

25 Ocak 2012 Çarşamba

KÜRT! ANASI KÜRT !




Son günlerdeki en meşhur konumuz Hakkârili Uğur ve çocukların katıldığı siyaset meydanı programı…


Programdaki Ali Kırca’nın sakalları da dahil olmak üzere her şey hakkında yazıldı, çizildi konuşuldu …

O kadar ki kırca, bijweng in eleştirilere dayanamayıp sinekkaydı traş bile oldu.

Şaka bi yana…

18 Aralık 2011 Pazar

alkış..






Fotoğraf 2012 bütçesinin görüşüldüğü meclis toplantısından.

BDP lilerin protestoları altında, Oya Eronat kürsüde…

AKP ’li vekillerin hepsi ayakta ve Oya Eronat’ı alkışlıyor.

Şu görüntü aslında akp nin en net ve kısa özeti.

4 Aralık 2011 Pazar

yöntem


Şark İstiklal mahkemesi savcısı Ahmet Süreyya Özgeevren anlatıyor

“Bir gün mahkemeye karayağız bir kürt genci getirdiler.
hakimler sorguya çekti.

türkçe bilmediği anlaşılınca,hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler.

 Gerekçeleri şöyle idi : Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına karar verildi.

Hemen o gece götürüp çocuğu astılar..

2 Aralık 2011 Cuma

ev yapımı gaz maskesi


Ünlü kürt düşünür annem “elin çocukları” nı takdir ettiğinde “ rebenê rebenê rebenê guhê zarokên xelkê di lebitin * ” der her seferinde. ( o reben vurgusu 3 defa olacak yoksa etkili olmuyo)

E kadın haklı.

Şimdi ben bu cümleyi, esprisi kaçmadan nasıl çevirecem?

Elin oğlu şıp diye çevirebilir lakin ben yapamıyorum.

Dilerim ki ünlü apologizer,kürdolog ve mantık bilimci metiner bu metni görür de bizi aydınlatır. Öyle bişey olma ihtimaline karşı,” hoçka delal metiner e sipaz tikim” diyoruz şimdiden.

27 Kasım 2011 Pazar

askerlikte mantık yoktur



Gerçekler;


     -Askerlikte mantık yoktur.

-Ben normal insanlardan biraz fazla “sıkışıyorum"

-İzmir hiç de öyle sandığınız gibi kışın da sıcak bi kent değildir!

Askerliğe başladığım 12 Aralık 2010 gününü unutmam mümkün değil, doğal olarak.

Yıllarca politik bir çizgiyi takip biri olarak gitmiş olmanın utancı yetmezmiş gibi, bi de o gün yaşananlar daha da unutulmaz yapıyor o günü.

22 Kasım 2011 Salı

ölmüş adalet




Geçen gün kitap fuarında şeyhmus diken anlatmıştı bu hikayeyi,ilk kez orda duydum. Paylaşayım istedim.

“Çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış. Ama bu ülkede hukuk ve hâkimler de varmış.

Törelere göre bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezindeki dev çan bir defa, eşraftan birisi ölürse iki, büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış.

21 Kasım 2011 Pazartesi

adam aynştayn!




Türkiye cumhuriyeti devleti tarihinin en zeki iç işleri bakanıyla karşı karşıya...

Muhtemelen önceki dönemlerde de idris naim şahin kadar zeki bakanlar olmuştur ama "o kadar da" olmamıştır.

Milletçe kani olduk,zekası konusunda.

22 Ekim 2011 Cumartesi

tsk'nın matematikle imtihanı.



2 sene evvel yazmıştım bu yazıyı, 30 yıldır bişey değişmediği gibi, son 2 yılda da değişmedi. hala güncel yazı, yenisini yazmaya üşendim :)



Bi aralar televizyonları kasıp kavuran star yarışmalarından aklımızda tek bir isim kaldı : Ajdar.

16 Ekim 2011 Pazar

EZGİLER VE HAFIZA




Seslerin, bir ezginin tıpkı kokular gibi insanın hafızasına yerleştiğini zamanla en derin yere yerleşip biriktiğini düşünenlerdenim.

kurdi dram


kurdi bir dram..

saddam'ın zulmunden kaçan kürtlerin kaldığı bir kamp..

arkada uçaklar ve onların attığı bombaların sesleri...

önde bir an için bile olsa o sıkıntıyı unutmaya çalışırken eğlenen çocuklar.

en sevdiğim ghobadi filminden güzel bir sahne.

geçen bunca zaman sonunda hiç bişey değişmemiş olması ne acı?

dün saddam bugün erdoğan,esad,ahmedinejad.

kurdi dram kaldığı yerden devam ediyor.




15 Ekim 2011 Cumartesi

güncelleme




Yüce hökümetimiz küçük bir güncelleme ile kazığı geçirdi. Alıştığımız üzere yine kimse de tık yok.

Bakıyorsun meydanları bayraklarla dolduran her akşam haberleri süsleyen “kahrolsun pekaka” cılardan da ses seda yok. İdareciler de o mal sürüsünden bu tip bi tepkinin gelmeyeceğinden emin.


 Klasik neyzen Tevfik şiirindeki durum ;

14 Ekim 2011 Cuma

Yakın Tarihin Tanığıyım


Türkiye yakın tarihi, vicdanlı yurttaşlarını utandıran demokrasi, insan hakları ayıpları ile doludur.

Bu ayıpların büyük bir kısmı da Kürtlere karşı işlenmiştir.

utan oya utan!



İnsan kendi başına kalsa, hayal kurmaya başlasa, Oya Eronat’ın son 5 ayda yaşadıklarını hayal etmeye bile utanır yahu!

İlk başta şaka sanmıştım ben,

Dediler ki hatip Dicle nin yerine birini “atadılar!”

13 Ekim 2011 Perşembe

İstenmeyen Misafirler




Türkiye’de polis, asker vs. bu ülkede istenmeyen misafir olduğumuzu her seferinde yüzümüze vuruyor. Sağ olsun.

Az önce başıma gelen bi olayı yazacam ve sanırım sizler de bu konuda bana hak vereceksiniz.

3 Ekim 2011 Pazartesi

sübhanallah kardeş.




Akp hükümeti yine, yeniden muazzam bi hamle yaptı. Ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu adımlardan birini atarak toplumu rahatlattı. Herkes derin bi nefes aldı. PKK silah bırakacağını falan düşünmeye başladı.

Ne oldu?

30 Eylül 2011 Cuma

SÜNNETSİZLER!!



Sene 88 ya da 89 ‘dan biri. Zamanı tam hatırlamıyorum ama olayı dünmüş gibi çok iyi hatırlıyorum. 

O gün yaşadığım korku ve gerilimi unutabilmem mümkün değil zaten.
Mardin’de küçük bi dağ köyündeyiz…

O zamanlar ellerinde birer siyah çanta ile köyleri gezen adamlar var.

Sünnetçiler!

29 Eylül 2011 Perşembe

10 adımda Kürt Kardeş


Bak bunca yıllık profesyonel Kürd’üm, içlerinde büyüdüm, çevremdeki herkes  Kürt ama daha ben “Kürt kökenli kardeşim”le tanışamadım.

Bunu başaramamış tek Kürt benmişim gibi geliyor bana. Bunun sebebi sadece 1 ( bir) kardeşimin olması mı acaba, anlayamadım daha.

Neyse.

Bu “Kürt kökenli kardeş”ler, nedir, kimdir, nerde yaşar ne yapar, nasıl büyür gibi kafamı kurcalayan soruları aradım taradım ve 10 adımda gelişim süreçlerini keşfettim.

Buyurun:

28 Eylül 2011 Çarşamba

İKİNCİ MAYMUNLAR


Psikoloji de 5 maymun deneyi diye bi deney var..

Bir kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven ve tepesine de iple bağlı bir salkım muz asarlar. Her bir maymun merdivene çıkıp muza ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar…

26 Eylül 2011 Pazartesi

Lastik Ayakkabı






Şu anki farkındalığımı borçlu olduğum bir şey varsa o da lastik ayakkabılardır.

Ötekileştirilme sebebim.

21 Eylül 2011 Çarşamba

sahibinden orijinal imzalı 2


imza olayının başladığı ilk noktayı bulduk sonunda! at satılık değil, ölmüş :((




spas kevokê :)

sahibinden, orijinal imzalı



Bilmiyorum takip edebildiniz mi ama geçtiğimiz seneler de ulaştırma bakanlığı ve içişleri bakanlığı araçlarla alakalı düzenlemeler yaptı .

Bunlardan iç işleri bakanlığının yaptığı düzenleme üzerinde Atatürk imzası olmayan araçların 129 lira ve 5 ceza puanı ile cezalandırılacağını, olası bi kazada imzasız araca 1/8 oranında kusur ekleneceğini içerirken, ulaştırma bakanlığı da imzasız olan yeni araçlara ruhsat verilmeyeceğini, muayeneden geçirilmeyeceğini  kriterlerine ekledi.

20 Eylül 2011 Salı

APÊ MÛSA





Esmer dergisinin Eylül 2005 sayısında aklıma her düştüğünde canımı acıtan bir fotoğraf yayınlandı. sanırım ilk kez yayınlanıyordu o fotoğraf..

Fotoğrafta 4 tane adam, fonunda pencereleri, kapıları olmayan boş evlerin olduğu taşlık bir alanda, bir tabut taşıyorlar.

16 Eylül 2011 Cuma

harbiye konseri.




14 Eylül akşamı Kardeş Türküler harbiye açık hava tiyatrosunda şahane bi konser verdi.

Bu dünya görüşüne sahip insanların ismi “HARBİYE” olan bi yerde toplanması bana hep ironik gelir. Barışa vurgu yapılabilecek en güzel yerlerden biridir kanımca. 

14 Eylül 2011 Çarşamba

oktay vural



PKK – MİT görüşmesini ilk dinlediğim andan bu yana beni keyiflendiren şeylerin başında, bu kaydı dinleyen Oktay Vural geliyor.

Acaba nasıl hissediyordur kendini? Acaba ne diyecek merak ediyorum.

13 Eylül 2011 Salı

iyi oldu..


Tuhaf şeyler oldu bu sabah…

Uyandık ve baktık ki diha‘da,anf’de bi haber var. Amiyane tabirle bomba bi haber üstelik.

Sonra birden ne olduysa yok oldu haber, diha “birileri bize saldırıp haberi girdi “ diye açıklama yaptı.

Kim yaptı neden yaptı muamma hala.

12 Eylül 2011 Pazartesi

11883



Bu 118 li reklamlar kafamızı ütülemiş,biz şokunu yeni yeni atlatıyorken, gülümseten ve beklediğimiz haber geldi sonunda: artık Kürtçe servisi de varmışşş…

4 Eylül 2011 Pazar

MKM'nin 20.yıl konseri




Kürtlerin en önemli kültür sanat kuruluşlarından biri olan Mezopotamya kültür merkezi ( MKM) 20 yaşında!


Bu sebeple de bildiğiniz üzere dün gece -3 eylül 2011- Yedikule zindanlarında bi konser düzenledi.


3 Eylül 2011 Cumartesi

METİNER!



Yıllar önce TV’de izlerken dayım gaza gelip “ de wilo bişitexil oxlimmm ( ha şöyle konuş olm)” diye bağırdığında fark etmiştim ilkin Metiner’i…

 O gün Kürtler için İslamcı dili ile olumlu şeyler söylüyordu ve haliyle klasik Kürtler olarak bizim hoşumuza gitmişti.

2 Eylül 2011 Cuma

gaza karşı taş

bu abê yi ben görmemiştim de tülay arkaaş gösterdi. :) cebinde kaç tane var dedim gülümsedi abe :))

bilboard..




sanırım şu fotoğrafın anlatığını kitaplarla anlatamayız!

bilboardları süsleyen şevkatli (!) askerin kucağında bir bebek ve üstünde kürtlerin düştğü not: TSK BEBEKLERİ ÖLDÜRÜYOR!

foto için omedya heval e teşekkür ederim.

evet..


Bizim oralarda devletin sıcaklığını ancak askerle hissedersiniz. O da yüzünüze inen tokadın, kıçınıza atılan tekmenin ya da yakılan köyünüzün oluşturduğu sıcaklıktır yani yanlış anlaşılmasın.

Herhangi bi jandarma eri bile köylüye hükmedebilir onu süründürebilir.
Böyle bir ortam düşünün.

1 Eylül 2011 Perşembe

Barış günü


“Barış” diye gittiğimiz mitingi polis yine halka zehir etti. Kadın çoluk çocuk demeden Sırrı abê’nin deyimi ile “kaz bombaları” ile saldırdılar bildiğiniz üzere..
Bu hengame de bi sahne vardı ki görülmeye değerdi.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

bayram..





















Her sene hicri takvimle bu vakitler,saçma sapan bi tartışmamız olur. Memleketin oruç tutan kısmı ile tutmayanlar, bayramı adlandırma konusunu konuşup dururlar.

18 Ekim 2010 Pazartesi

BAŞLARKEN

Bir insanın kendini anlatması eğer o kişi narsist değilse sanırım dünyanın en zor işlerinden biridir.

Neyseki ben kendimi değil de oluşturmayı düşündüğüm ortamı anlatacam. O açıdan işim biraz daha kolay.

“ birakurda.blogspot.com nedir, ne değildir, biz kimiz, neler yapmayı planlıyoruz” gibi soruların cevaplarını verirsek, hem bizi okuyan/okuyacak , takip eden/edecek olan kişilere ip ucu vermiş oluruz hem de kendimiz için takip edeceğimiz bi çizgi çizeriz diye düşüyorum.

Öncelikle belirtmem gereken şey burası kolektif blog olacak. Fikirleri ne olursa olsun küfür ve hakaret içermediği sürece ağırlıklı olarak güncel siyaset, kültür-sanat, teknoloji, mizah konularında yazan ve bu sayfaya katkıda bulunmak isteyen herkese kapımız açıktır.

Ve tabi bizler de yani bu sayfayı açanlarda bu konularda, bir arkadaşımızın deyimi ile “Kurdocul” yaklaşım gösteren içerikle ile katkıda bulunacaz.

Bu sayfada bolca Kürtçe – tercümeleri ile beraber tabiî ki- yazı göreceksiniz ayrıca, Kürtçe bilmeyen dostlarımız mağdur etmeyecez hiçbir zaman.

Tercüme işine sayfanın ismi ve sloganı ile başlarsak yerinde olur.
“Bîr” kelimesinin Türkçe 2 karşılığı var.

Birincisi; bellek, hafıza, bilinç…

İkincisi; kuyu.

Bîra Kurda da iki anlama geliyor haliyle:

1-Kürtlerin belleği, bilinci
2- Kürtlerin kuyusu,

Buradaki espri olaylara Kürtlerin bilinci ve belleği ile yaklaşıp, asit ve Petrol kuyularında hayatlarını kaybedenlerin anısını yaşatmaktır.

Zaten slogan da buna işaret eder :

BİZİ KUYULARA ATTILAR, UNUTMAYIN!

Hadi bismillah….