25 Ocak 2012 Çarşamba

KÜRT! ANASI KÜRT !




Son günlerdeki en meşhur konumuz Hakkârili Uğur ve çocukların katıldığı siyaset meydanı programı…


Programdaki Ali Kırca’nın sakalları da dahil olmak üzere her şey hakkında yazıldı, çizildi konuşuldu …

O kadar ki kırca, bijweng in eleştirilere dayanamayıp sinekkaydı traş bile oldu.

Şaka bi yana…


Ben de programdaki “Türk” çocukların ezbere konuşmalarından yola çıkarak toplumdaki Kürt algısı hakkında bişeyler yazmaya çalışacağım.

Diyebilirsiniz ki “Türk çocukları ezbere konuşuyordu da Kürt çocuklar konuşmuyor muydu?” 

 Kürt çocukları da ezbere konuşuyordu tabi.

Adı üstünde, çocuk…

Ondan bu konuda yeni şeyler söylemesini bekleyemeyiz.

Orada, buradan duyduklarını, evinde konuşulanı kendi fikri olarak söylemesi gayet de normal.

Ezber cümlelerle siyaset yapan koca adamların varlığını biliyor ve her gün TV’lerde izliyorsak çocukları suçlayamayız.

Çocuklar siyaset hakkında, TV’de konuşuyor olduklarından bilinen Türk tezlerinden farklı bişey duymadık.

 Asıl şaşırtıcı olan, bi çoğumuzun aklında olan şeyleri Uğur un sıralamasıydı. 

O da olay oldu zaten.

Çocuk her zaman TV de olduğu kadar, evde konuşulanı söylerken kontrollü olamıyor.

Geçtiğimiz günlerde yaşadığım bi olayla örneklersem ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim herhalde.

Denizli’de yaşayan bi akrabamı ziyarete gitmiştim geçenlerde. Aile, o muhitteki tek Kürt ailesi.

Akşam vakti sohbet ederken abisine sinirlenen evin küçük oğlu bağırıp çağırmaya başladı.

Bunlar kar etmeyince hakarete başvurdu. Abisine “Kürt! Anası Kürt! Babası Kürt!” diye bağırdı.

Annesi de “evet onun hem annesi hem babası Kürt” diye cevap verince çocuk annesine dönerek aynı şeyleri söyledi.

O bunları söyleyince biz de güldük, tabi biz güldükçe o daha çok sinirlendi. Kendince bu hakaretlerini sürdürdü…

İnsan doğası gereği fiziki olarak gücü yetmediğinde küfür eder. Karşısındakini sinirlendirerek üstün gelmeye çalışır. Olayın kendi lehine dönmesini bekler. Küfür ederek rahatlamaya çalışır…

O çocuk da o anda küfür ettiğini sanıyordu. Çünkü sokaktaki arkadaşları da aynı şekilde küfürleşiyordu. Belki de o çocukların da anne-babaları onlara o şekilde hakaret ediyordu.

Bunun açıklaması budur.

Yani bu memleketin bi köşesinde insanlar çocuklarına “Kürt” diye hakaret ediyor, aşağılıyormuş…

Lafa geldiğinde kardeşlik mavalları atanlar, “kardeşinin”  adıyla çocuğuna kızıyor, korkutuyormuş…

Bunu sözü kötü olarak algılayan çocuğun yarın öbür gün neler yapabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Belki de son yıllarda özellikle de Batı Anadolu da yaşanan toplumsal linçlerin temelinde bu psikoloji yatıyordur.

Kürdü kötü olarak bilen birine, “ al Kürt, saldır” dersen ne yapmasını beklersiniz ki?
Yarın öbür gün başka ne gibi olayların olacağını kim bilebilir?

Böylesine bi algının oluşmasında medyanın etkisi de oldukça fazla. Sinemada, televizyonda yıllarca Kürtleri kaba saba adamlar olarak gösterdiler.

Şiddete eğilimli insanlar olarak yansıttılar. Binlerce kişinin katıldığı gösterilerin amacını es geçip, çoğunluğu kışkırtmalar sonucu gerçekleşen sokak çatışmalarını uzun uzun haber yaptılar.

 Hal böyle iken, halk da sokakta gördüğü bi kaç kötü Kürt’ten, acımasız genellemeler yaptı.  Yıllarca içinde biriktirdiği kini hakaretlerle kustu.

Şimdi düşündüğümde o küçük çocuğun söylediklerine o zaman şaşırmamam gerektiğine karar verdim. Çünkü bu memleketin insanı her zaman sıkıntılı olduğu toplumların isimlerini, dini hakaret olarak kullanmıştır. Pis Yahudi, pis Çingene, Ermeni dölü, Rum tohumu, Kürt gibi kelimelerini kendilerince küfür olarak kullanmışlardır
.
“Kürt çalar Çingene oynar” gibi komplike sözler de üretmişlerdir

Hatta bi keresinde iç işleri bakanı Meral Akşener PKK‘ye “Ermeni dölleri” diye hakaret ettiğini sanmış, sonra da Ermenilerden özür dilemişti.

Şüphesiz Kürtler de bu konuda sütten çıkmış ak kaşık değil. Onların da benzeri hakaret içeren sözler ve deyimleri var maalesef.

Hiç kimseye faydası olmayan bu sözlerden bir an önce vazgeçmek gerekir. Kendi etnik ya da dini kimliğini değerli sayanlar, “diğerinin” kimliğine de en az kendisininki kadar değer vermeli.

Kimse, kendisinin seçmediği bu kimlikle ne üstünlük taslamalardır ne de başkasına hakaret edilmelidir. Bunu yapmak hayattaki en adi hareketlerden biridir bana göre.

Şaşmamak lazımmış, evet.

Nur yüzlü Ali dedenin programını düşününce Allahtan birileri uğur konuşurken sinirlenip çevresinden duyduğu küfürleri etmedi diye seviniyorum.

uğur bugün yine gözaltına alınmış. programdan sonra yazmıştım bunu tee 2009 da, algı hiç değişmemiş geçen sürede 


1 yorum:

  1. Destê te sax be Seyda! lê ez dibêjim divê tu li ser bîrbirî û têgihanên Kurdên me yên reben jî rawestî, ne yên "xerab" tenê lê yên ku ji hişmendî û mejiyê dewletê girtine rawestî, mînak; " Kürtlere benzemiyorsun, türkler gibisin" tu dizanî bê çiqasî Kêfa kurdan bi vê peyvê tê, mînak din: em li malê bi tirkî diaxivin ji bo zarokên me baş bi tirkî bizanin û binivîsin tê bêjî qey ya rast ku divê zarokên wan baş bi zimanê bizanin, ma ne zanîna me bi tirkî ji bo me tiştekî zêde ye. divê em pesnê xwe bidin ku him bi kurdî û him bi tirkî dizanin, lê li vir kurdo dibêje çima ez wek tirkan bi tirkî nizanim loma divê ez hîn bibim. mînak din: ez bi hevalekî re li ser dîrokê diaxivim zilamekî welatparêz û kurdperwer bêyî ku hayê wî jê hebe dîroka di pirtûkên dibistanê dewleta dagirker pejirandiye û li ser wan bi min re dikeve gengeşiya dîrokê.
    welhasil tu fikira xwe xweş gihandiye. destê te sax be, lê dîsa jî ez bêjim divê ez bîrbiriya (algı) xwe ya jibîr kiriye ku ev dewlet dagirkir e.spas

    YanıtlaSil