27 Kasım 2011 Pazar

askerlikte mantık yoktur



Gerçekler;


     -Askerlikte mantık yoktur.

-Ben normal insanlardan biraz fazla “sıkışıyorum"

-İzmir hiç de öyle sandığınız gibi kışın da sıcak bi kent değildir!

Askerliğe başladığım 12 Aralık 2010 gününü unutmam mümkün değil, doğal olarak.

Yıllarca politik bir çizgiyi takip biri olarak gitmiş olmanın utancı yetmezmiş gibi, bi de o gün yaşananlar daha da unutulmaz yapıyor o günü.

337. kısa dönem,  kısa dönem askerlik olayının  en kalabalık dönemlerinden biridir. Her dönem ortalama 250 kişi alınan Narlıdere istihkâm okuluna o dönem tam 880 adam gönderilmiştir.


Ve bunların yaklaşık olarak 700 tanesi askere teslim olmak ( evet askere teslim olunur. Ancak “teslim” ifade eder o durumu) için saat 4 ten sonra sırada beklemektedir.

Ben de havaalanından tanıştığım 5 kişi ile önce Narlıdere merkezde bi yerde yemek yedikten sonra (En son tuvalete de o saatlerde yani 3 buçuk gibi falan gitmiş oluyorum yani) alaya gidip sıraya girdim.

Saat 4.önümüzde işlemi ortalama 10 dk süren 500 arkamda da 250 kişi var. 

Hava buz! Denizden esen rüzgar iliklere işliyor resmen. Ki zaten durduğumuz yer denizin hemen dibi.

Tabi o anlarda “ lan olm dert etme ya, İzmir sıcak, askerlik kısa, kızlar güzel daha ne istiyon ehehe” diyenlere küfürleri saydırıyorum.

Onlara kalsa montumu bile götürmem gereksizdi.

Sanırsın ekvatorda.

Neyse biz hem üşüyüp hem de muhabbet ediyoruz. O zamanlar daha efendiyiz bi de. Çevremizde mühendisler, işletmeciler, herkes terbiyeli terbiyeli konuşuyor.

 İçimden “ulan çok sıkıştım desem mi acaba” diye geçiriyorum. Ayrıca bakıyorum etrafta tuvalet falan da yok.

Bi süre dayandım. Ufaktan karanlık da çöktü artık dayanılmaz noktadayım.

Ben: Abi ben çok sıkıştım ya tuvalet görebiliyor musunuz?

Arkaaşlar: göremiyoruz da şu ağacın dibine yapıver ya, ne olacak.

Ben: ne yaptın hocam ya! Ağaç dibine nasıl işeyeyim, hayvan mıyım ben? ( itiraf ediyorum, sonraki 5 ay boyunca en az 50 kere falan ağaç dibine işemişimdir :) )

Arkaaşlar: e peki sen bilirsin.

Ağaç dibine yapmadım. Aradan bi saat falan geçti. O vakitler biz karanlık bi yerde idik, yapsam kimse görmeyecekti. Şimdi dibimizde rütbeli askerler var. Her taraf ışıklı bi de. 

Çaresizim.

Soğuk dedim ya o sıradaki bi olayı anlatmasam olmaz. İzmir sıcağına güvenip pek de kalın giyinmeyen ve ondan sonraki 40 gün  boyunca resmen tek neşe kaynağımız olan arkadaşlardan biri kafasına bildiğin paçalı donunu giydi. Evet, evet bildiğin beyaz paçalı don. “ aaa adam donu kafasına geçirdi” diye fısıltı yayıldı böyle tüm sırada, herkes o yöne bakıyor. Gülemiyorsun da.zira adam haklı.üşüyor.

Saatler ilerliyor, ben geriliyorum. Askerlikle alakalı tüm sıkıntıları unuttum artık bi tek işemeye odaklanmış durumdayım..

Saat 9 da sonunda işlerimizin bi kısmı bitti ve sonraki iş beklememiz gerektiği söylendi.

Şimdi 3-4 binanın, kantinin olduğu bi yerdeyiz. Ortam yine karanlık, her taraf insan ve valiz…

Orda askerin birine tuvaleti sordum. O da bana tarif etti.

Ben hangi ara valizimi sıra arkadaşlarıma nasıl emanet ettim o karanlıkta tuvalete nasıl koştum inanın bilmiyorum.

Tuvaletin kapısından içeri girmez pisuar arıyorum! O onda pisuar için tavana da baktım desem abartmış olmam. Lakin pisuar yok
.
 Bi sürü kabin var ama pisuar Yok!

“ vay anasını sikim pisuar yok lan! Nasıl pisuar olmaz aq! Binlerce erkeğin olduğu bi yerde pisuar olmaz da ne olur! Askerde mantık yoktur derlerdi doğruymuş Dakka bir gol bir!” diye söylenene söylene işiyorum.

Yaklaşık 3 dk işedim. Evet 3 dk sürmüştür o kesin.

 Hasılı rahatladım. Arkadaşlarımın yanına döndüm. Diğer işlerimiz bitip yatağa girdiğimiz de saat gece 2 idi. O kadar sürenin hepsini dışarıda soğukta aç şekilde geçirmiştik.

2-3 gün sonra bizi o bölgeye bi daha götürdüler.

 Fotoğraf çektirmeye.Hepiniz görmüşsünüzdür, o ucube fotolarımız çekecekler.

Başımızda  bizden bi dönem önce gelmiş gitmesine 30 gün falan kalmış bi çavuş vermişler, komutan o.

Ondan izin alıp tuvalete gidelim dedik,izin verdi saolsun.

İlk günkü deneyimlerimizle mekanı biliyoruz artık. Tuvalete yöneldik. İlk gece girdiğimiz kapının önünde kocaman bi  BAYAN WC yazısı görmemle şok oldum. “lan ben o kadar küfürü kadınlar tuvaleti için mi etmiştim?”.

Üstelik utanmadan bi de kadınlar tuvaletine girmiştim. (Karanlıkta görememiş olmam normal)

Sonradan öğrendik ki  alayın ziyaretçi parkıymış orası. Tüm ziyaretçiler orda oturmak zorundaymış. Haliyle kadınlar tuvaleti de varmış.

Bi ara bi arkadaşım ziyaretime gelmiş o meşhur parkta oturup askerdeki mantıksızlıkları konuşuyorken, birden o alana bi sürü acemi asker girdi.

 Ben de arkadaşıma “bak askerlikteki mantıksızlığı şimdi kanlı canlı göreceksin” dedim.

 İlk başta “aaa ordu geliyor” gibi ortamın mantıksızlığına gayet uygun bi tepki veren günlük hayatında oldukça mantıklı ve başarılı arkadaşım ile olan biteni izlemeye koyulduk.

O askerler o alanda bulunan yaklaşık 50 masa ile 200 sandalyenin hepsini bi kenara aldılar sonra da herhangi bişey yapmadan tekrar yerine koydular.

Muhtemelen o askerlere yaptıracak bişey bulamadılar, 1-2 saat oyalanırlar diye de oraya gönderdiler, onlar da yaptılar.

Hasılı askerlikte bizim sivilden baktığımız mantığı bulmamız biraz zor, lakin 2011 Ocak ayında kasım 2008 den beri askerlik yapan adamlarla karşılaşınca bu mantıksızlığa kızamayıp sen de kanıksıyorsun artık o hali.

Askeriyenin asıl istediği de o değil mi zaten, mantığımızı bi kenara bırakmamız.


not: küfürler için özür dilerim.  lakin gerçekler bunlardır. :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder